Prof. Dr. Henry Jenkins: “Teknolojinin, hem birleştirici hem de izole edici etkileri var…”
Bütün dünyayı etkisi altına alan küresel salgın, gündelik hayatımızda pek çok pratiği de değiştirdi. Dijitalleşme hem eğitim hem iş ve hem de sosyal yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bizi toplumdan kopartıyor diye eleştirilen sosyal medya, pandemi döneminde en önemli iletişim ve etkileşim aracı haline geldi.
Dijitalleşmenin ve yeni medya ortamlarının bireyleri ve toplumları nasıl etkilediğini Üniversitemiz Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü uzmanları, alanında önemli çalışmalara imza atmış, ilginç tespitleriyle tanınan Güney Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Henry Jenkins’e sordu.
Sizleri Prof. Dr. Jenkins’in değerlendirmeleriyle baş başa bırakırken, dünyanın önde gelen bilim ve düşünce insanlarıyla söyleşiler yaparak onların farklı konulardaki değerlendirmelerini sizlere iletmeye devam edeceğimizi duyurmak isteriz...
SOSYAL MEDYANIN DEĞİŞEN YAPISI
Dijital medya bizi arkadaşlarımız ve komşularımızla doğrudan temastan uzaklaştıran, 'sosyal olarak tecrit edici' olarak nitelendiriliyordu. Şimdi ise, daha büyük faktörler tecrit edilmemize yol açtığı için dijital medya bizi hayata bağlayan şey - bu sosyal gruplarla bağlantımız – haline geldi. Ben, sosyal izolasyonun her zaman daha büyük sosyal, ekonomik, politik faktörlerin bir ürünü olduğunu ve teknolojinin, kullanıldığımız koşullara bağlı olarak hem birleştirici hem de izole edici etkileri olduğunu iddia ediyorum.
KRİZDE ÇIKAN MUAZZAM YARATICILIK
İnsanların bir şeyler yapmak ve bunu internet üzerinden paylaşmak için ellerindeki her türlü kaynağa dokunmalarını krizden çıkan muazzam bir yaratıcılık olarak görüyorum. Profesyonellerin ortalama bir aileden daha fazla ev kaynağına (ve daha fazla eğitime) sahip olduklarını zannetsek de tutabilecekleri her şeyi kullanarak genellikle evden performans gösterdikleri için, bu biraz daha eşit şartlar sağlamaktadır. Sadece virüsün kendisine ait olan değil, örneğin ailelerin Disneyland'deki tatilleri ertelendiği için favori gezintilerini yeniden canlandırdıkları videoların çeşitliliğini seviyorum.
ÇEVRİMİÇİ EĞİTİMDE DİJİTAL UÇURUM
Devlet okullarında çevrimiçi eğitime geçişin, dijital uçurum ve katılım boşluğuyla ilgili gündeme getirdiği önemli ve yeni sorular mevcut. Amerikalı eğitimciler yıllardır sınıf ve kütüphanenin internete bağlayarak, çocukların araçsız dijital erişime ulaşmalarını çok övdüler. Ancak bu internet bağlantılı sınıflar ve kütüphaneler halka kapalı olduğunda sorun yeniden ortaya çıktı, çünkü; tüm öğrenciler için 7/24 erişimi sağlamak için yöntemler bulamadık.
“YENİ NORMAL”, NE KADAR NORMAL?
“Yeni normal” ifadesini saçma buluyorum; çünkü deneyimlediğimiz şey, tanım gereği bir aksamadır ve biz fırtınayı atlatana kadar, “yeni normal” in ne olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yoktur. İklim değişikliğinin ve bununla ilgili olarak insanların göç yoluyla yeniden yer değiştirmesinin, hayatımızın diğer aksaklıklarına değinmiyorum bile, gelecekteki pandemilerin olasılığını artıracağını ileri süren tıbbi ve bilimsel kanıtlar kesinlikle vardır.
DİJİTAL TEKNOLOJİLERİN ETKİLERİ
Dijital teknolojiler okul ve işyerini evimize getirirken, pratiklerimiz de değişti. Artık kadınlar saç ve makyaj açısından daha az “çaba” harcıyorlar. Herkes daha rahat giyiniyor. Çocuklarımız ve evcil hayvanlarımız rastgele görüntüye giriyor. İnsanlar kişisel alanlarımızın neye benzediğini görüyorlar. Özellikle bu bağlamlarda, normal sosyal mesafeleri daraltan bir kamera ile birbirimizle konuşuyoruz. Böylece birbirimizle etkileşimlerimizde daha samimi, sıradan, gayri resmi oluyoruz. Bazı durumlarda, hiyerarşik yapılar devam eder, ancak diğerlerinde bu yapılar düzleşir ve insanların bu değişimlere nasıl tepki verdiğini görmek ilginçtir.
MEDYA MI BİZİ DEĞİŞTİRİYOR, BİZ Mİ MEDYAYI?
Daha sonra insanlar, özellikle ev işlerine en az dikkat kesildiğimiz zamanda, başkalarının kendi evlerine 'dijital olarak' girmelerine izin verme garipliğine yanıt vermeye başladılar. Sahte arka planlar oluşturmaya, en sevdikleri tabloların veya medya özelliklerinin arka fon oluşturmasıyla performans göstermeye ve kolektif hayal gücümüzden veya sadece olmak istediğimiz fantastik yerlerden oluşan fantastik çevreyi temsil etmeye başladılar. Bu medya bizi değiştiriyor mu, yoksa bizler bir medyaya göre yaşama şeklimizi mi değiştiriyoruz? İkisi de biraz doğru.
ÇEVRİMİÇİ DOLAŞAN YANLIŞ BİLGİLER
Birçok yanlış bilgi çevrimiçi dolaşıyor ve kolektif “saçmalık detektörlerimizi” güçlendirmek için daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Ancak bu, son birkaç on yılda bilim, uzmanlık, hakikat, eğitim ve haber medyasına olan inancını yitirmiş bir toplumun yan ürünü ya da sömürüsü olabilir.
BİRBİRİMİZE KARŞI YÜKÜMLÜLÜKLERİMİZ
Şu anda bizi insan olarak birleştiren şey bizi ayıran şeylerden daha önemlidir. Aksi takdirde, keskin kültürel ve ideolojik bölünmelerle ateşlenen bir ülkede, sivil birlik nadir görülen bir ifadedir. Bana göre, yurttaşlık, genellikle bölünmüş çıkarlarımızın mücadele ettiği siyasetin aksine, birbirimize karşı hissettiğimiz bağlantı ve yükümlülük duygusudur. Böyle şiddetli siyasi mücadelelerden sonra iyileşmek ve bir araya gelmek için sağlam bir sivil altyapıya ihtiyacımız var.
KİŞİSEL ÖZGÜRLÜKLERİMİZ TEHLİKE ALTINDA MI?
Kişisel özgürlük genellikle bir savaşın “ilk zayiatıdır”. Şu ana kadar birçok hükümet COVID'i savaş zihniyeti ile karşıladığı için; düşmanımızla, bireylerin kamu yararı için fedakârlık ettiği, elimizde olan her araçla mücadele ederek savaşma arzusuna şaşırmamalıyız. Bunu anlıyorum, fakat, hükümetlerin gücü ve otoriteyi ele geçirdiklerinde, bunları bize geri verip vermeyeceklerinden de endişeleniyorum.
İSTANBUL’DA GEÇİRDİĞİMİZ UNUTULMAZ GÜN...
Eşim ve benim İstanbul'da 9 saatlik bir konaklama ile geçirdiğimiz unutulmaz bir günü hatırlıyorum. Geceyi sokaklarda dolaşarak, muhteşem yemek ve tatlılar yiyerek, müzik dinleyerek, vahşi kedileri gözlemleyerek geçirdik ve şafakta camileri ziyaret ettik. Gittiğimiz her yerde sıcak karşılandık. Gelecekte bu tür bir seyahat deneyiminin tadını çıkarabilecek miyiz acaba? Hala ziyaret etmek için dünyanın birçok yeri var ve ülkenize tekrar gelmek istiyorum.
AKADEMİSYEN MESLEKTAŞLARIMA ÖNERİLERİM...
Herhangi bir akademisyenin ilk ve en önemli yükümlülüğü, öğrenmek ve öğrendiklerini aynı meselelerle boğuşan diğer topluluklara iletmektir. Karantinadan; dünyanın her köşesini veya her zaman göz önünde bulundurmak istediğiniz ancak geçmişte bunu yapmak için zamana sahip olmadığınız bir bilgi kaynağını keşfetmek için faydalanın. Artık daha fazla zamanınız var, yavaşlamak zorundasınız. Bu yüzden bundan yararlanın. Bunun ötesinde, dijital teknolojiyi kullanarak çok uzak aile üyelerine, eski dostlara, akademisyen arkadaşlara ve ideal olarak dünyanın diğer bölgelerindeki insanlara ulaşın.
RÖPORTAJIN TAM METNİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Röportaj: Öğr. Gör. Dr. Elif KAHRAMAN
Arş. Gör. Oğuzhan ŞENEL
Öğr. Gör. İbrahim YILDIZ
Çeviri: Öğr. Gör. Yasemin UĞURLU
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü