İki Projemize TÜBİTAK'tan Destek

İstanbul Üniversitesi’nin akademik kadrosu, nitelikli bilimsel projeleri ile çalışmalarına devam ediyor. Öğretim Üyelerimiz Prof. Dr. Ayşe Erol ve Prof. Dr. Metin Toprak, TÜBİTAK tarafından kabul edilen projeleri ile bu çalışmalara yenilerini ekledi.

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Erol ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak’ın projeleri, TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Prof. Dr. Ayşe Erol’un "InGaAs Gunn Diyodu Tabanlı Işık Yayan Aygıtlar” başlıklı projesi, TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında kabul edilirken, Prof. Dr. Metin Toprak’ın yürütücülüğünü üstlendiği “Sosyal Ağların Sürdürülebilirliğinin Geliştirilmesi Projesi” ise TÜBİTAK 1001-ARDEB COVID-19 Özel Proje Çağrısı kapsamında destek kazandı. 

“InGaAs Gunn Diyodu Tabanlı Işık Yayan Aygıtlar” Projesi

Prof. Dr. Ayşe Erol’un proje ekibinde; araştırmacı olarak Cumhuriyet Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi İlkay Demir ile Prof. Dr. Ayşe Erol’un NANO-OPTO araştırma grubu üyelerinden Arş. Gör. Dr. Selman Mutlu yer alıyor. Proje çalışmaları ayrıca, NANO-OPTO araştırma grubu üyelerinden Arş. Gör. Göksenin Kömürcü’nün yüksek lisans çalışmalarının bir bölümünü kapsıyor. 

Proje kapsamında Gunn olayına dayalı olarak yaklaşık 1550nm ışıma yapan InGaAs tabanlı ışık yayan aygıtların geliştirileceğini belirten Prof. Dr. Erol, “Gunn olayına dayalı ışıma, negatif diferansiyel direncin (Negative Differantial Resistance-NDR) gözlendiği eşik değerinin üzerindeki elektrik alanlarda impakt iyonizasyon mekanizması ile oluşan elektron – boşluk çiftlerinin banttan banda rekombinasyonudur” dedi. 

Gunn olayına çalışan bu aygıtların voltaj polaritesinden bağımsız olarak çalıştığından optik VEYA kapısı olarak kullanılma potansiyeline de sahip olduğunu aktaran Prof. Dr. Erol, Gunn Laser’in klasik laser yapılarından farklı olarak, mikrodalga frekanslardaki puls yineleme hızı sayesinde pulslı laser olarak kullanılabildiğini kaydederek şu ifadeleri kullandı: “1.55µm dalgaboyu fiber optik haberleşme sistemlerinde verimin en düşük kayıpla aktarıldığı dalgaboyudur. Bu dalgaboyunda ışıma yapan laserlerin mevcut üretim teknolojisi pahalı ve performansı sıcaklığa çok bağlı olan InP tabanlı olanlara alternatif olarak geliştirilmesi önemlidir. Hızlı ve ayırım gücü yüksek olan InGaAs tabanlı laserler LIDAR (Laser Imaging Detection and Ranging) teknolojilerinde de daha uzun dalgaboyları sayesinde daha uzak mesafeleri ve daha geniş bölgeleri tarayabilme özellikleri ile tercih sebebidir. Askeri amaçlarla çok kısa sürede büyük alanların LIDAR ile taranması büyük bir avantajdır. cw modda çalışan klasik bir InGaAs tabanlı laserin yüksek frekanslarda modüle edilmesi ile hızlı ve yüksek duyarlılıkla uzak mesafeler ve geniş alanlar taranabilir. Bir modülasyona gereksinim duymadan halihazırda pulslı olarak çalışacak olan InGaAs Gunn diyot tabanlı laserler basit yapısı ve çalışma koşulları ile klasik p-n eklemine dayalı yarıiletken laserlere alternatif olarak LIDAR sistemlerinde de kullanılma potansiyeline sahip olabilecektir.”

“Projemiz, Yeni Projeler İçin Temel Teşkil Edecek”

Proje önerisinin InGaAs tabanlı Fabry-Perot ve yüzey dikey kaviteli 1550nm’de ışıma yapan InGaAs tabanlı Gunn laserlerin yerli ve milli kaynaklarla geliştirilmesi kapsamında yeni projelerin oluşturulması için de temel teşkil edecek nitelikte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erol, projenin 30 ayda tamamlanmasının hedeflendiğini ve proje kapsamında 2 doktora ve 1 yüksek lisans öğrencisi olmak üzere 3 bursiyerin destekleneceğini dile getirdi.

“3 Bursiyerin Desteklenmesi ile Yetişmiş İnsan Gücüne Katkı Sunacağız” 

Son 10 yıl içinde 2 TÜBİTAK 1001 projesinde yürütücü ve 2 TÜBİTAK 1001 projesinde de araştırmacı olarak yer alıp bu projeleri başarı ile tamamlamanın ardından, başvurusu yapılan yeni TÜBİTAK 1001 projesinin de destek almaya hak kazanmasının, Nano-OPTO araştırma grubunun motivasyonunu daha da arttırdığını vurgulayan Prof. Dr. Erol, “Dilerim bu projenin çıktıları da daha önce yürütücülüğümde tamamlanmış olan projelerimiz kadar iyi olur ve temel bilimler ile uygulamalı fizik alanına nitelikli katkılar sağlayabiliriz. Bilimsel çıktılara ek olarak; proje kapsamında sağlanacak olan 3 bursiyer desteği sayesinde ülkemizin yetişmiş insan gücüne katkı sağlayabileceğimiz için mutluyum” şeklinde konuştu.

Sosyal Ağların Sürdürülebilirliğinin Geliştirilmesi Projesi

Prof. Dr. Metin Toprak’ın yürütücülüğünü gerçekleştirdiği “Sosyal Ağların Sürdürülebilirliğinin Geliştirilmesi Projesi” başlıklı ar-ge projesi ise afet, kriz ve salgınlarda toplumun cevap verme kapasitesini geliştirmeyi amaçlıyor. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Kızılay Genel Müdürlüğü ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi araştırmacıları tarafından ortak yürütülecek olan projenin araştırma ekibinde; Prof. Dr. Metin Toprak, Prof. Dr. Mehmet Emin Köktaş, Prof. Dr. Ömer Demir, Prof. Dr. Yüksel Bayraktar, Dr. Gazi Alataş ve Dr. Hakan Dulkadiroğlu bulunuyor. 

Projede uzmanlığından yararlanılacak ekibin diğer üyeleri ise Bilgisayar Mühendisi Merve Gökçe (Sosyal medya yönetimi, Web sitesi yönetimi), İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Arş. Gör. Haydar Ekelik (Proje asistanı), Nişantaşı Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nden Arş. Gör. Hakan Kızılyar (Proje asistanı), Mali Müşavir Bayram Karacan ve Avukat Yücel Bozkurt’tan oluşuyor. 

Projenin Kapsamını Oluşturan 4 Esas

1.    Salgın, afet ve kriz durumları için üçüncü sektör olarak nitelendirilen sivil toplum kuruluşlarının (STK) potansiyel ve kapasitesinin tespiti.

2.    Üçüncü sektörün, sosyal ağlar boyutu itibariyle kendisinden beklenen işlevler çerçevesinde değerlendirilmesi.

3.    Mevcut mevzuat çerçevesinde devlet, özel sektör ve üçüncü sektör arasında organizasyonel ve fonksiyonel mimari itibariyle yönetişim modelinin geliştirilmesi ve mer’i mevzuatın değerlendirmesi ve 

4.    İstanbul metropolü örneğinde, hemşeri STK’larının faaliyet alanları, hedef kitleleri, halihazırdaki faaliyetleri, nesiller arası kültürel aktarım işlevleri ile mali ve insan kaynakları bakımından değerlendirilmesi ve sürdürülebilir sosyal ağlara ilişkin prototip bir modelin geliştirilmesi.

STK’lar ve Toplumsal Sürdürülebilirlik

Proje hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Toprak, sadece devlet ve özel sektör değil, üçüncü sektörün de başarısız olabildiğini ve bu projenin geliştirilmesinde, salgın, afet ve krizlerde özel sektör dahil sivil toplum bileşeninin toplumsal temel ihtiyaçları devlet kurumları dışında kendi oluşturduğu inisiyatiflerle çözme kabiliyetini geliştirme yaklaşımının başlıca motivasyon olduğunu belirtti. İngiltere öncülüğünde geliştirilen “sosyal girişim” yaklaşımının “toplumsal sorunlara ticari çözümler” mottosuyla takdim edilmekte olduğunu aktaran Prof. Dr. Toprak, “Bu yaklaşımın temelinde, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirliği sağlamak ve günümüz koşullarında yetersiz kalan ve sistemik niteliği bulunmayan bağış, yardım, sadaka gibi uygulamaların daha sistematik ve sistemik bir çerçevede sunulmasına olan ihtiyaç yatmaktadır. Devletin başarısız olduğu (government failure), özel sektörün başarısız olduğu (market failure) ve üçüncü sektörün başarısız olduğu (voluntary failure) durumlar literatürde yoğun olarak yer almakta; devletin ve özel sektörün öncelikleri ve ana ilgi alanlarının dışında kalan toplumsal sorunlara ancak STK’lar yoluyla etkin ve hızlı çözüm bulunabileceği tartışılmaktadır. Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerde dezavantajlı kesimlerin olağan ve olağanüstü durumlarda temel ihtiyaçlarını karşılayacak ticari, eğitim, kültür, insan hakları ve demokrasi temalı ulusal ve uluslararası STK mevcuttur. Toplumsal hayattaki devlet, özel sektör ve üçüncü sektör üçlü sacayağını oluşturur ve birinin zayıflığı diğerlerinin de etkinliğini azaltır” dedi. 

STK’ların Toplumsal Karar ve Uygulama Süreçlerine Katılımı

Projenin, 3 alanda STK’ların toplumsal karar alma ve uygulama süreçlerine katılımını hızlandırmayı hedeflediğini kaydeden Prof. Dr. Toprak, bu alanları şu şekilde sıraladı:

1.    Metropollerde ikamet eden hemşeri topluluklarının sorun çözme ve sosyal ağ kapasitelerini geliştirerek, salgın, afet ve kriz dönemlerinde sürdürülebilir toplum için üçüncü sektörün proaktif rol almasını sağlamak. 

2.    Toplumsal hayatın olağan seyrettiği durumlarda, üçüncü sektörün sosyal koruma kalkanı içindeki rolünü ve kapasitesini geliştirerek devlet ve piyasa mekanizmalarının çözemediği için ortada kalan toplumsal sorunların çözümünde aktif rol almasını sağlamak.

3.    Sosyal koruma kalkanı çerçevesinde kamu, özel ve üçüncü sektör iş birliğine ilişkin yönetişim modelini geliştirmek ve güçlendirmektir.

Göçmen Metropolü Olarak İstanbul

Projenin İstanbul’daki hemşeri dernek ve vakıflarda uygulanacağına değinen Prof. Dr. Toprak, “Projede araştırma evreni, İstanbul’da faaliyet gösteren il, ilçe, köy ve mahalle düzeyinde örgütlenen hemşeri dernekleri, vakıfları ve platformlarıdır. İstanbul’da ikamet edip kütüğü diğer illerde bulunanların coğrafi bölge dağılımına bakıldığında, İstanbul’da ikamet eden nüfusun dörtte birinden daha azının kütüğü Marmara-Ege Bölgesindedir. İstanbul, göçmen metropolü olarak nitelenebilir” dedi.

“İstanbul’da İkamet Eden Nüfusun Sadece Yüzde 14,6’sının Kütüğü İstanbul’da”

İstanbul’da hemşeri dernek ve vakıflarının faaliyetlerinin ve etkilerinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Toprak, ifadelerini şu şekilde sürdürdü: “İstanbul’da ikamet eden nüfusun sadece yüzde 14,6’sının kütüğü İstanbul’dadır. Bu oranın içinde önceden kütüğünü İstanbul’a taşıyanlar da dahildir. Belirli bir tarihten sonra kütük taşımaya izin verilmediği için, bu durumun illerin paylarında yansız bir etkisinin olduğu varsayılabilir. Sivas, Kars, Kastamonu, Ordu, Giresun ve Tokat sırasıyla İstanbul’a en fazla göç veren illerdir. Projede araştırma örneklemi için, İstanbul’a en fazla göç veren illerin il, ilçe ve köy bazında dernekleri seçilecektir (küme). Hemşeri STK’ları amaçları, faaliyet alanı ve hedef kitlelerine göre sınıflandırılarak (tabaka) kütüğün kayıtlı olduğu il, ilçe ve mahalle/köy bazında STK’lar belirlenecektir. Örneklemde, İstanbul’a en çok göç veren üç coğrafi bölgeden üçer ile ait il, ilçe ve mahalle (köy) bazında STK’lar seçilecektir. Dolayısıyla örneklemde kümeli-tabakalı yöntem kullanılacaktır. Göç veren il (kaynak) bakımından il, ilçe ve köy/mahalle bazında; ikamet edilen ilçenin (İstanbul) büyüklüğü bakımından ise il, ilçe ve köy dernekleri bazında analizler yapılacaktır.”

Salgın, Afet ve Krizlerde STK’ların Fonksiyonları Tespit Edilecek

Proje kapsamında STK’ların faaliyet alanları, hedef kitleleri ve faaliyetlerinin inceleneceğini vurgulayan Prof. Dr. Toprak, “Hemşeri STK’larının fiziki ve mali altyapı imkanları ile insan kaynağı altyapısı bakımından değerlendirilmesi, potansiyel ve kapasitelerinin tespiti, salgın, afet ve krizlerde bu STK’lardan beklenen fonksiyonların mevcut imkanlarla ne düzeyde karşılanabileceği ve geliştirilmesi gereken boyutların neler olduğu tespit edilecek ve bir yönetişim modeli geliştirilecektir. Veri toplama araçları olarak, saha ziyaretleri, odak grup görüşmeleri, yarı yapılandırılmış anket formu ve masa başı doküman incelemesi kullanılacaktır” diye konuştu. 

Türkiye’de sivil toplum örgütlenmesinde Avrupa Birliği’nin belirleyici rol oynadığını aktaran Prof. Dr. Toprak şöyle devam etti: “Türkiye’de üçüncü sektörün güçlendirilmesine yönelik faaliyetler daha ziyade AB kurumlarının inisiyatifiyle yürütülmektedir. Sivil toplum kapasitesinin güçlendirilmesi, kamu-STK işbirliğinin güçlendirilmesi, sivil toplum diyaloğu, yasal çerçevenin iyileştirilmesi, sivil toplumu güçlendirmeye yönelik kamu projelerine STK’ların katılımı, üniversitelerin ve kamu ve özel sektördeki eğitimli profesyonellerin STK karar alma, uygulama ve gözden geçirme süreçlerine katılımı, üniversitelerin yönetişim modeline (eğitim, araştırma ve topluma hizmet faaliyetleri) STK’ların dahil edilmesi, proje sonucu geliştirilen modelin göç veren yerleşim yerlerine yayılımı, STK-kamu kesimi-özel sektör-üniversite-medya diyaloğu inisiyatifinin modellenmesi bu projenin beklenen kazanımları olacaktır.”

Prof. Dr. Toprak, bu proje ile İstanbul’daki üçüncü sektör kuruluşlarının birbirleriyle ve özel ve kamu sektörleriyle ilişkilerinin salgın, afet ve kriz durumlarında toplumsal sorunlara etkin çözümler üretme, toplumun sosyoekonomik gelişmişliğine azami derecede katkı verme ve toplumsal ahengi artırma bakımından bir yönetişim modelinin geliştirilmesinin hedeflendiğini sözlerine ekledi.

Projenin Hedeflediği Sürdürülebilir Model

Proje ile toplumsal ve kültürel etkinin sağlanmasında aşağıdaki şekilde sürdürülebilir bir model hedefleniyor:

•    Geliştirilecek “salgın, afet ve kriz durumları yönetişim modeli” ile salgın, afet ve kriz durumlarında diğer paydaşlarla iş birliği ve eşgüdüm içinde hemşerilerin zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlama.

•    Normal durumlarda ihtiyaç sahiplerinin ve dezavantajlı grupların beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasına kamu ve özel kesim kuruluşlarıyla iş birliği içinde katkıda bulunm.

•    Hemşerilerin toplumsal ve kültürel gelişimine katkıda bulunma.

•    Sosyal tabakalar arasında geçişleri ve entegrasyonu geliştirme.

•    Nesiller arası kültür aktarımına katkıda bulunma.

•    Nesiller arası çatışmayı sosyal uyum programlarıyla en aza indirme.

•    Toplumsal sorunlara ticari çözümler mottosunu sosyal girişim konsepti çerçevesinde organizasyonel ve fonksiyonel bir yönetişim ve iletişim modeli olarak tasarlama.

Üçüncü sektördeki kuruluşların önemli bir kısmının salgın, afet ve kriz dönemlerinde daha ziyade iletişim kanalı olarak fonksiyon gördüğünü, normal durumlarda ise yine sınırlı bir toplumsal dayanışmayı sağladıklarını belirten Prof. Dr. Toprak, “Geleneksel STK’ların aktif paydaş katılımı, organizasyon, işlevler ve iletişim yönetimi itibariyle yeni bir yönetişim modelinin geliştirilmesi, toplumsal sorunlara proje odaklı ve ticari çözüm yönelimli bir yaklaşımın geliştirilmesi ve sonunda girişimcilik ve yenilikçilik beceri ve yetkinliğinin gelişmesi ile yeni firma ve teşebbüslerin kurulması gündeme gelecektir” ifadelerini kullandı.

Projeden Beklenen Çıktı ve Etkiler

Prof. Dr. Toprak, projeden elde edilmesi beklenen çıktı ve etkilere dair bilgileri şu şekilde sıraladı:

1.    Devlet-özel sektör-üçüncü sektör üçlü sacayağını oluşturan gönüllü sektörün salgın, afet ve kriz durumlarında toplumsal sorunlara cevap verme kapasitesi ve eğilimi tespit edilmiş olacaktır. 

2.    Salgın, afet ve kriz durumlarında ortaya çıkan toplumsal sorunların çözümünde, üçüncü sektörün asli unsur olarak hangi yasal ve kurumsal çerçevede müdahil olacağına ilişkin bir yol haritası geliştirilmiş olacaktır. 

3.    Salgın, afet ve kriz dönemlerinde ortaya çıkan sorunlara çözümde, devlet, özel sektör ve üçüncü sektörün iş birliği ve koordinasyon içinde sorunlara cevap vermede

4.    Üçüncü sektörün imkân ve kabiliyet sahibi olması için, normal zamanlarda bu imkân ve kabiliyetinin inşa edilmesi ve işletilmesi gerekir. Dolayısıyla, normal zamanlarda amaç, kapsam ve faaliyetleri itibariyle üçüncü sektörün dönüşümü için prototip bir model geliştirilmiş olacaktır. 

5.    Salgın, afet ve krizlerde özel sektör ve üçüncü sektörün müdahaleye orkestre katılımı sayesinde, devletin üzerindeki müdahale yükü azalmış olacaktır.

6.    Orta ve uzun vadede hem normal zamanlarda hem salgın, afet ve krizlerin olduğu olağanüstü durumlarda toplumun sürdürülebilirliği artmış olacaktır.

Haber: Tuğçe AYÇİN
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü


Galeri